“Tıklama Var, Sonuç Yok” Problemi
En yaygın tablo şu: Kampanyalarda iyi tıklama oranları var. Google’da üst sıralardasın, Meta’da etkileşim geliyor, videolar izleniyor. Kağıt üzerinde fena görünmüyor. Fakat satış tarafına, lead kalitesine ya da gerçek dönüşümlere bakınca hikâye değişiyor.
Bunun sebebi genelde şu üç noktada toplanıyor: yanlış hedefleme, yanlış mesaj ve yanlış ölçüm.
Yanlış hedefleme, sadece demografik olarak yanlış insana reklam göstermek değil. Bazen doğru insana, yanlış niyet anında yaklaşıyorsun. Örneğin satın almaya hazır kişiye hâlâ “markamızı keşfedin” tonu ile konuşmak, ya da çok erken aşamadaki birine agresif “hemen teklif al” demek. İkisi de para yakıyor.
Burada devreye veri ve yapay zekâ giriyor. Kullanıcı davranışını, geçmiş etkileşimleri, sayfa hareketlerini ve dönüşüm yollarını analiz eden sistemler, aynı bütçeyle daha doğru insanlara, daha doğru anda görünmeni sağlıyor. Bu işin sihri orada.
Küçük Bir Gerçek: Sorun Genelde Bütçede Değil, Odakta
Birçok marka “Bütçeyi artırmamız lazım” cümlesine çok çabuk geliyor. Çoğu zaman gerek yok. Çoğu zaman sorun, var olan bütçenin nereye, hangi mantıkla, hangi mesajla harcandığı.
Doğru kurulan bir yapı şunu sağlar:
Gereksiz gösterimlerden kurtulursun.
Sadece tıklama getiren değil, satış getiren kelimelere yatırım yaparsın.
Güçlü kreatifleri hızlıca tespit edip ölçeklersin.
“Bu kampanya hoş duruyor ama işe yaramıyor” deme cesaretin olur.
Yani önce musluğu kısmak değil, boruyu düzeltmek gerekiyor.
Sonuç: Reklam Bütçen Senin İçin Çalışsın, Sana Karşı Değil
Dijital reklamcılık karmaşık olmak zorunda değil. Şeffaf bir ölçüm, net hedefler ve yapay zekâ ile desteklenmiş bir performans kurgusu olduğunda iş sadeleşiyor.
Tek soru şu: Harcadığın para ne kadarının geri geldiğini gerçekten biliyor musun?
Eğer cevabın “Tam emin değilim” ise, sorun sende değil; kurduğun düzende. Ve bu, düzeltilebilir bir şey.
Web siten, kampanyaların, verilerin… Hepsi senin için konuşabilir. Önemli olan, onları dinleyecek ve doğru okuyacak sistemi kurmak. Gerisi zaten sonuç.
